Giriş
Ceza hukuku ve psikoloji bilimi gözardı edilemeyecek ölçüde birbirine bağlıdır. Toplum baskısı, eleştiri alma korkusu ve bilgi yetersizliği gibi nedenlerle olması gereken bu bağ bazen geri plana itilebilir. Tanımına baktığımızda psikoloji, insan davranışlarının altında yatan temel nedenleri bulmaya çalışan bilimsel çabanın adıdır. Hukuk ise, belirli bir toplumda kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve devletin yaptırım gücüyle desteklenmiş davranış kurallarının oluşturduğu düzendir. İnsan, toplumsal bir varlıktır ve diğer insanlarla iç içe yaşar. Haliyle insan, gündelik yaşantısında çeşitli davranış biçimlerinde bulunarak diğer insanlarla etkileşime geçer. Bu davranış biçimlerini ise, kişinin kendi iç dünyası yönlendirir. Kişi ancak ruhsal olarak sağlıklı olduğu ölçüde diğer insanlarla doğru bir biçimde iletişime geçer. Kişinin davranışlarının özünde ruh sağlığı da önem taşır. Dolayısıyla kişilerin ruhsal sağlığı, toplumsal ilişkilerde rol oynar; kişinin kendi iç dünyası, dış dünyasına etki eder.
Genel Olarak Akıl Sağlığı
Akıl sağlığı, kişinin zihinsel ve davranışsal olarak herhangi bir bozukluğunun olmayıp, kişinin sosyal çevresine kendini kabul ettirmesi olarak tanımlanabilir. Ruh sağlığı, bireyin çocukluktan yetişkinliğe kadar süren yolculuğunun her aşamasında önem arz eder. Akıl sağlığı yerinde olan kişiler, kendine ve çevresine verimli olup, üretken davranır. Ruh sağlığının bozulmasında etkili olan faktörlere örnek verecek olursak; genetik faktörler, travmalar, bireyin aile yaşantısı ve kişilik yapısı gibi etkenler gösterilebilir. Ruh ve beden sağlığı birbirinden ayrılmaz bir ikilidir. Kişide ruhsal açıdan kendini gösteren olumsuz bir belirtinin, bedensel bir hastalığın habercisi olabileceği gibi, bedensel hastalıklar da ruhsal hastalıkların habercisi olabilir. Fakat ruh sağlığı bozuk kişiler, ülkemizde tedavi olmaktan etiket yeme korkusu, dışlanma endişesi gibi sebeplerle uzak durmaktadır. Bu son derece yanlış bir düşüncedir. Kişide Ruhsal bir bozukluk varsa bu durum sadece hastayı değil hastanın ailesini, çevresini ve toplum düzenini etkilemektedir. Ruh sağlığı bozuk olan birey, kendisini, çevresini ve yaşadığı toplumu düşünerek hareket etmelidir.
Bu hususta halk sağlığının önemsenmesi gerekip, toplumda psikiyatrist ve psikologların etkin rol oynaması için çalışmalar yapılmalıdır. Akıl sağlığının bozuk olması sadece bu meslek grubunu değil hukuk vb. meslek gruplarını da dolaylı yoldan etkilemektedir. Erken teşhis ve tedaviden ziyade topluma akıl ve ruh sağlığının önemi aşılanmalıdır.
Akıl Hastalığı ve İsnat Kabiliyetini Ceza Hukukundaki Görünümü
Cezai sorumluluğun doğabilmesi için insan davranışının kanundaki tipik özelliklere uygun olması gerekir. Davranış hem tipe uygun, hem hukuka aykırı olmalı bu unsur da oldukça önemlidir çünkü her hukuka aykırı davranış suça vücut vermez, bunun dışında kişinin isnad kabiliyeti bulunmalıdır. Ceza sorumluluğu açısından, isnad kabiliyeti (hesap sorulabilme-kusur kabiliyeti) ve kusurluluk kavramları oldukça önemlidir. Kusur, fiilin bir unsuruyken, isnad kabiliyeti failin kişisel bir özelliğidir. Kusur ve kusurluluk çoğu zaman birbiri yerine kullanılsa da farklı kavramlar olup fail açısından suçun manevi unsuru yönünden ele alındığında kusur, fiil yönünden değerlendirildiğinde ise kusurluluktur. Kusur kabiliyeti failin kusurlu sayılabilmesinden önce değerlendirilmelidir. Kusur kabiliyeti olmayan kişiler de kusurlu sayılabilecek davranışlar gerçekleştirebilir, bu durumlarda kişinin kusurlu olduğu ve suçun oluştuğu kabul edilerek ceza verilmek yerine güvenlik tedbirleri uygulanır, uygulanacak güvenlik tedbirinin derecesini ise failin toplum açısından tehlikelilik derecesi belirler. Türk ceza kanunu kusurluluğu iki şekilde ele almıştır; kast ve taksir. Kast ve taksirin ortak özelliği ise yapılan fiilin iradi olmasıdır.
Anlama ve isteme koşulları sağlanmadan kişinin mevcut hareketini iradi olarak nitelendiremeyiz. İrade hareketin sonucunu da kapsarsa eğer kastın varlığından söz edebiliriz. İradi olarak yapılmayan fiil için de kişiyi kusurlu olarak nitelendirmemiz doğru olmaz.
Kusur bir kişinin yaptığı eylemin sonuçlarını hem anlayabilme kabiliyetine sahip olması hem de sonuçlarını istemiş olmasıdır.
Kişide isnad kabiliyeti mevcut olmalıdır ki kusurluluk oluşabilsin, dolayısıyla isnad kabiliyeti kusurluluğun ön koşulu olduğuna göre suçun da bir unsuru olarak değerlendirebiliriz. Modern ceza hukukunda ceza, failin kusurundan ağır olamaz ve verilecek olan ceza kusurun derecesine göre verilir. İsnad kabiliyetini ortadan kaldıran durumlara örnek olarak akıl hastalığı, yaş küçüklüğü, irade dışı sarhoşluk verilebilir. Bu tür durumlarda kişinin isnad kabiliyeti ya tamamen ortadan kalkar ya da azalır. Akıl hastalıkları kişinin anlama ve isteme yeteneklerini etkileyen psikolojik bozukluklardır. Akıl hastalığının isnat kabiliyetini etkilemiş sayılması için yine belirli koşullar mevcut olmalıdır. Fail suç oluşturan fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamamalı veya davranışlarını kontrol etme kabiliyetini önemli ölçüde kaybetmiş olmalıdır ve bunlara sebep olan etkenin akıl hastalığı olması yani akıl hastalığı ile illiyet bağı mevcut olmalıdır. Dolayısıyla isnad kabiliyetini ortadan kaldıran veya azaltan bir sebep olan akıl hastalığı doğru tespit edilmelidir çünkü faile verilecek cezada veya uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesinde önemli bir role sahiptir. Modern ceza kanunları, akıl sağlığı yerinde olmayanları cezalandırma yolunu benimsemez. Bunun yerine güvenlik tedbirlerine başvurur veya cezasında indirime gider.
Ceza yargılaması esnasında hakim, kişinin akıl sağlığından şüphe duyarsa gözlem altına alma kararı verebilir. Hakim kişinin ruhsal sağlığını bizzat tespit edemeyeceğinden ve kanunda bu tespit işlemini yapacak kurum açıkça belirtilmediğinden sanık, ruh ve sinir hastalıkları hastanesine veya adli tıp kurumuna sevk edilir. Hakim, uzman doktorlarca hazırlanan raporlara göre failin cezai sorumluluğunu belirler.
Ruhsal Hastalıkların (Örneğin; Şizofreni) Ceza Hukuku Bağlamında İncelenmesi
Ruhsal hastalıkların işlenilen suçlarla doğrudan ilişkili olabileceği yadsınamaz bir gerçektir. Tüm psikiyatrik hastalıkların aynı oranda şiddet ve suç yaratacağını elbette söyleyemeyiz ama dışa vurumu şiddet ve suç olarak yansıtacak çok önemli psikiyatrik hastalıklar bulunmaktadır.
Bu hastalıklar kişiyi suç işlemeye itip insanlar için büyük bir risk oluşturmaktadır. Psikiyatrik bozukluğu olup suç işleyen kişilere baktığımızda şizofreni, zeka geriliği (mental retardasyon) , sanrı gibi birçok hastalığı bu kişilerde görmek mevcuttur. İşte bu durumda suç ve psikopatolojinin ilişkisinin üzerinde durulmalı, suça meyil ettirecek riskli psikiyatrik hastalıkları olan bireyler tespit edilmeli ve bu doğrultuda önlemler alınmalıdır.
Suç işlemeye doğrudan zemin hazırlayan ruhsal rahatsızlıkların birinden bahsedecek olursak şizofreni bunlar içinden en önemlisi olarak gösterilebilir.
Şizofreni kişinin düşünce ve davranışlarında gerçeği algılama yetisiyle birlikte günlük yaşam düzenini ciddi seviyede bozan psikiyatrik rahatsızlıktır. Bu hastalıkta genetik ve çevresel faktörler önemli rol oynar. Her yaştan insanda görebiliriz. Fakat ergenlik çağından önce bu hastalığı görmemiz nadirdir. Bu sebepten dolayı şizofreniden dolayı suç işleme durumu genellikle yetişkinlerde görülür tespitini yapabiliriz. Bu hastalığı yaşayan kişiler gerçek dışı varlıklara, durumlara inanır. Hayaller görür. Sanrılar yaşar. Örnek verirsek eğer; kişi mafyalar tarafından tehdit edildiğini mafyaların kendisini öldürmek istediğini düşünür ve olayı sanki yaşıyormuş gibi çevresine anlatır. Sürekli halüsinasyon görüp anormal şeylere inanırlar. Konuşma esnasında bu kişiler kendini ifade edemeyip düzensiz el kol hareketleri sergileyebilir. Şizofreni gibi önemli psikiyatrik tanı almış kişiler araştırmalara göre birinci derece akraba ve eşlerini gözlerine kestirip onlara zarar vermek istemektedir. Bu psikotik hastalığı taşıyan kişilerde genellikle atak sırasında suç işleme oranının fazla olduğu araştırmalarda kaydedilmiştir. Kişideki sanrılar şiddeti tetikleyip suç oranını artırmaktadır. Şizofreni hastalığı tanısını almış kişilerin çoğu suç işlemeden önce genellikle psikiyatriye gidip muayene olmuştur. Haliyle doktor bu kişilerin tanısını koymuştur ama gelin görün ki bu kişiler hastalık tanıları koyulduğu halde psikiyatri ve psikoloğa tedavi amaçlı başvurmamıştır ve durumları tanı aşamasında kalmıştır.
Suçun Nedenleri Tespit Edilirken Ele Alınması Gerekenler
Suça vücut veren fiiller tespit edilirken kişinin psikolojik ve biyolojik özellikleri dikkate alınmalıdır. İnsan sosyal bir varlıktır ve toplumla sürekli iç içedir, dolayısıyla kişinin iç ve dış dünyası birbirine bağlıdır. İşlenen suçun tek bir nedeni olması durumu pek mümkün görünmemektedir. Kişi ruhsal olarak sağlıklı olduğu ölçüde topluma faydalı olur. Ruhsal gelişimini doğru tamamlayamayan bireyler toplumsallaşırken sorunlarla karşılaşabilir, zorlanabilir. Her akıl hastası kişiyi suç makinesi olarak değerlendiremesek de toplum sağlığı açısından her bir bireyin ruh sağlığı ayrı ayrı önem taşır. Toplum bir bütündür.
İşlenen suçun tek bir nedene bağlı olması mümkün değildir, bu konu birçok araştırmanın da inceleme konusunu oluşturmuştur. Suça ortam hazırlayan birçok etken vardır, bunlardan bazılarına değinecek olursak; suç istatistiklerinde suçun her yaş dönemi için farklılık gösterdiği görülmektedir. Suç istatistikleri ve yapılan araştırmalara göre, suç işleme oranı genç yaşlarda zirveye ulaşırken, bu noktadan sonra düşüş gösterir.
Cinsiyet farklılığının suç işleme oranı konusunda dağılımına kısaca değinecek olursak; suçluluk ile alakalı cinsiyet araştırmalarına göre her yaş grubunda ve her türlü suçta erkekler kadınlara oranla daha yüksek suç işleme oranına sahiptir. Fakat bu bağlamda kadınların suç işlemediği kanısına da varmak güçtür, elbette daha az oranlı da olsa kadınlar da suça vücut veren fiiller yapmaktadır. Bu oran ülkeden ülkeye, kültürden kültüre hatta aileden aileye bile farklılık gösterebilir. Yaşadığımız ülkede bile birçok farklı kültür mevcuttur.
Bir başka etkiden bahsedecek olursak, evli olma durumu da suç işleme durumuna etki edebilir. Şayet evlilik büyük bir sorumluluğu beraberinde getirir. Evli bireyler kendilerini ailelerine karşı sorumlu hisseder ve bu sorumluluk bilinci suç işleme eğilimini azaltan faktördür. Fakat genelleme yapmak yanlış olup bazen geçim sıkıntısı, evli kişilerde de buhrana yol açıp hırsızlık, dolandırıcılık, yağma gibi malvarlığına karşı işlenen suçlara eğilimi artırabilir. Somut olayda mevcut koşullar değerlendirilmelidir.
Ekonomik durum ve işsizlikte suç işlemeyi tetikleyen bir başka etkendir. Hatta işsizlik, günümüzde ve ülkemizde de güncel sorunlardan biridir. Ekonomik durumu iyi olmayan veya işsiz olan insanlar kendisinin veya bakmakla yükümlü olduğu kişinin ihtiyaçlarını karşılamakta güçsüzlük yaşar ve bu durum kişilerin suç işlemesine neden olur. Bu kişiler genellikle malvarlığına karşı işlenen suçları işlemeye meyillidir, istatistikler de bunu doğrulamaktadır.
Aile yapıları sağlam olmayan bireylerin de suç işlemeye meyilli olduğu gözlemlenmiştir. Bu bireyler toplumsallaşma sürecini doğru tamamlayamaz ve toplumsal beklentilere de gerektiği gibi cevap veremez. Aile içinde sevgi ve ilgi yetersizliği, aile içi şiddet gibi sebepler bireyi olumsuzluğa iter ve suç işlemeye yöneltir.
Suç hem birey açısından hem de toplum açısından bir problem oluşturur ve toplumda büyük bir güven sorunu yaratır. Bu güven sorunu özellikle kişilerin sahip olduğu canı ve malı açısından etkilerini gösterir.
Hakim her olayın kendine has özelliğini araştırmalı, ona göre kararını vermelidir. Mahkemeler, insan davranışları ve çevresi hakkında bilgi sahibi olan meslek gruplarına ihtiyaç duyar. Bu meslek gruplarından yardım alır. Bunun amacı ise, kişilerin suçu neden işlediği ve buna neden olan etkenleri doğru saptamak içindir.
İşlenen suçların medeni duruma göre dağılımı tablo
Suç işleme nedenlerini gösteren tablo
İşlenen suçların yaşa göre dağılımı tablo
İşlenen suçların gelir gruplarına göre dağılımı tablo
İşlenen suçların öğrenim düzeyine göre dağılımı tablo
İşlenen suçların meslek gruplarına göre dağılımı tablo
...
Konu ile İlgili Yargıtay Kararı Örnekleri
18. Ceza Dairesi 2019/7194 E. , 2020/43 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, tehdit
HÜKÜMLER : Ceza tertibine yer olmadığına
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1-Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığa yükletilen suçlara ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK'nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmolunması, kanıt bulunmaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle doğrudan ceza tertibine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,
2-Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmayan sanığa, CMK'nın 150/2. maddesi uyarınca müdafi atanmadan, yargılamaya devamla hükümlülük kararı verilmesi,
3- TCK'nın 32/1 ve CMK'nın 223/3-a maddeleri gereğince “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesi gerekirken “ceza tertibine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi,
4-Hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanan sanığın, CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık ... ile katılan ... vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...
Karar İçeriği
8. Ceza Dairesi 2017/19675 E. , 2019/12108 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Mala zarar verme
HÜKÜM : Ceza verilmesine yer olmadığına
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Uzlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için her şeyden önce fiilin “soruşturulabilir" veya “kovuşturulabilir" olması zorunludur. Fiilin soruşturulabilir ve kovuşturulabilir olmasından maksat, fiilin ceza kovuşturmasına tabi olması, yani muhakeme “soruşturma ve kovuşturma" şartlarının bulunmasıdır. Bir fiilin soruşturulabilir olması, uzlaşma hükümlerinin uygulanabilmesi için tek başına yeterli değildir. Ayrıca, failin cezalandırılabilir olması, yani kusurunu ortadan kaldıran nedenlerin bulunmaması da gereklidir. Failin yaşının küçüklüğü, sağır ve dilsizlik, akıl hastalığı gibi nedenlerle kusur yeteneğinin bulunmadığı hallerde faile ceza verilemez. Uzlaşma güvenlik tedbirlerinin değil, ceza sorumluluğunun alternatifidir. Bu nedenle bu kişilere karşı güvenlik tedbiri uygulanabilir ise de ceza verilemediğinden, uzlaşma hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmadığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Mahkemece, kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen ceza verilmesine yer olmadığına kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan sanık müdafinin, yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle hükmün ONANMASINA, 10.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...
Karar İçeriği
4. Ceza Dairesi 2014/55173 E. , 2019/7857 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, yaralama
HÜKÜMLER : Ceza verilmesine yer olmadığı, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanması
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığa yükletilen suçlara ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçların kanıtlanması halinde, TCK'nin 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması, kanıt bulunmaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ...'nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
...
Karar İçeriği
4. Ceza Dairesi 2015/13043 E. , 2019/13905 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Silahla tehdit, tehdit, kasten yaralama
HÜKÜMLER : Ceza verilmesine yer olmadığı, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanması
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre, hükümleri yalnızca katılanlar ... ve ... vekillerinin temyiz ettiği belirlenerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Akıl hastalığı nedeniyle ceza ehliyeti bulunmadığı saptanan sanığın, yüklenen suçları işlediğine ilişkin kanıtlar gösterilip tartışılarak eylemleri gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin saptanması, eylemler gerçekleştirilmemiş veya kanıtlanamıyor ya da suç oluşturmuyorsa beraatine, eylemler kanıtlandığı ve suç oluşturduğu takdirde ise akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmolunması gerekirken, mevcut deliller tartışılıp değerlendirilmeden, yetersiz gerekçeyle hükümler kurulması,
Kanuna aykırı ve katılanlar ... ve ... vekillerinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden başkaca yönleri incelenmeyen HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine 18/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
SONUÇ
Suç olgusu kriminoloji, hukuk, psikoloji, sosyoloji gibi bilim dalları tarafından ele alınmış ve açıklanmaya çalışılmıştır. Ceza sistemi her ne kadar cezalandırmaya öncelik verse de asıl amacı bu değildir. Ceza kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Buna cezanın genel önleme amacı denir. Faili cezaevinde tutarak tekrar suç işlemesini önlemek, faili ıslah etmek ise cezanın özel önleme amacıdır. Dolayısıyla ilgili kanun maddesinden de yaptığım alıntıdan anlaşılacağı üzere; ceza kanunu cezalandırmayı hedeflemez, suç işlenmesini önleme amacı taşır ve ancak bu durumlara aykırılık söz konusu olduğunda cezalandırma işlevini gerçekleştirir.
Suç işleme potansiyelli bireyler tespit edilmeli ve önleyici tedbirler alınmalıdır. Ne yazık ki çoğu zaman kişilerin rehabilitasyon ve tedavi süreçleri ikinci plana atılmaktadır. Suçluların da suç işlemelerine neden olan etkenler doğru saptanmalı, ruh sağlığı yerinde olmayan bireyler de rehabilite edilerek topluma kazandırılmalıdır. Onları cezaevlerine göndermek, ruhsal sorunları daha da artırabilir. Tutuklu ve hükümlülerin toplumsal ilişkilerini doğru tamamlayabilmeleri için gerekli tedavi imkanları sağlanmalıdır. Suç işleyen bireyler de ıslah edilmelidir, bu bireylerin yeniden suç işlemesi önlenmeli. Suçlulara yönelik eşitlikçi uygulamalarda bulunulmalı.
TEŞEKKÜR
Her şeyden önce bu yazıyı yazmamda bana hem ilham kaynağı olan, hem de yardımcı olan, sevgili arkadaşım psikolog Aylin Palancı’ ya teşekkürlerimi sunmayı borç bilirim.
Stj. Av. Tuğçe TEMELLİ
KAYNAKLAR
http://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/608015
http://www.hayatpsikoloji.com.tr/makale-detay/242-psikoloji-nedir-hayat-psikoloji.html
http://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/289674
https://auzefalmsstorage.blob.core.windows.net/auzefcontent/19_20_Guz/sosyal_hizmete_giris/12/index.html
https://muratyayinlari.com/storage/catalogs/0097668001520505265.pdf
http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423906471.pdf
http://tdk.gov.tr/
http://www.noronpsikiyatri.com/
http://www.alomaliye.com/wp-content/uploads/2004/10/5237-skmetin.doc
Türk Ceza Kanunu (5237 Sayılı Kanun)
https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/
YORUMLAR