HAGB UYGULAMASINDA SANIĞIN KABULÜ
Yasal düzenlemenin ilk halinde HAGB kurumunun uygulanabilmesi için sanığın kabulü şartlar arasında zikredilmemekteydi. İlk zamanlarda, bu durumun sanıkların beraat etmelerine ilişkin taleplerinin yargılama makamı tarafında hassasiyetle dikkate alınmayacağı ve esasa ilişkin temyiz taleplerinin karşılanmayacağı endişesi yaşanmış ve bu durum literatürde ve uygulamada tartışmalar yaşanmasına neden olmuştur.[1]
Bu nedenle, 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle 231. maddenin 6. Fıkrasına: “sanığın kabul etmemesi halinde, HAGB kararı verilemez” hükmü ilave edilmiştir. Böylece sanık, HAGB kararını kabul etmeyerek, temyiz hakkını kullanabilecek ve inceleme neticesinde beraat imkânına kavuşabilecektir.
Buna rağmen sanıkların yargılamanın belirli olmayan aşamasında kendisi hakkında ağır bir sonuç ile karşılaşma riskini almak istemedikleri, bu nedenle sanıkların çoğunlukla tercihini HAGB kararının uygulanması yönünde kullandıkları görülmektedir.[2]
Başka bir söylemle, sanığın HAGB’yi kabul edip etmediğinin henüz mahkûmiyetin sanıkça bilinmediği bir anda sorulması dolayısıyla sanığın HAGB’yi daha güvenceli bulup kabul etme olasılıklarını yükseltmektedir.
Uygulamada, duruşma sırasında ve henüz hüküm kurulup karar okunmadan önce sanığa lehine olan yasal hükümlerin uygulanmasını isteyip istemediği sorulmaktadır.[3]
Bu belirsizlikler altında sanığın bir seçime zorlanmasının, bu şekilde uygulama yapılmasının başlı başına bir hukuka aykırılık oluşturduğu literatürde dile getirilmektedir.[4]
Sanığa HAGB isteyip istemediğinin yargılamanın hangi aşamasında sorulması gerektiği konusu ile ilgili olarak öğretide farklı görüşler bulunsa da; HAGB sorusunun, sanığın durum değerlendirmesi yapmasına olanak sağlayan duruşma evresinin sonunda sorulmasının daha adil bir yargılamanın temini açısından zorunlu olduğu yönündeki görüşlerin hâkimiyet sağladığı ifade edilebilir.[5]
6008 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi ile getirilen düzenlemede; 25.07.2010 tarihine kadar hakkında HAGB kararı verilmiş olanların durumları ile ilgili olarak, kanunun yürürlük tarihinden itibaren on beş gün içinde mahkemeye başvurmaları halinde, mahkemece HAGB kararı geri alınıp, haklarında seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme yasağı söz konusu olmaksızın yeniden bir hüküm kurulacağı ifade edilmektedir.[6]
Yasal düzenlemede, açıkça "sanığın kabulü" ibaresine yer verildiğinden, bu husus öncelikle hazır bulunan sanıktan sorulmalıdır. Sanığın savunması önceden alınmış ve bu husus sorulmamış ise, adil yargılama yapılmasının bir uzantısı olarak, HAGB kurumunun ne olduğu ve sonuçları açıklamalı bir yazıyla sanığa bildirilebilecektir.
Ancak yasada tebligat yapılmasına ilişkin açık bir hüküm ve zorunluluk bulunmadığından, bilgilendirme amacıyla yapılan bu tebligat sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde yorumlanmalıdır.
HAGB’nin sanıktan sorulamadığı durumlarda, bulunması halinde müdafiinden de sorulabilecektir. Ancak bu hususta sanık ile müdafiinin iradesi çatıştığında, yasada açıkça "sanığın kabulü" ibaresine yer verildiğinden, sanığın iradesine üstünlük tanınacaktır.[7] Yargıtay’ın bu konudaki uygulamasına ilişkin emsal kararlar aşağıda sunulmuştur:
YARGITAY UYGULAMASI
Müdafiden HAGB’nin kabul edilip edilmediği hususunun sorulabilmesi
HAGB’yi kabul edip etmediği hususunun sanıktan sorulamadığı durumlarda, bulunması halinde müdafiinden de sorulabilir.[8]
Eski beyandan dönme
Sanığın eski beyanından dönüp HAGB’yi kabul etmesi geçerlidir.[9]
Sanıktan sorulma zorunluluğu
Sanıktan HAGB’yi kabul edip etmediği sorulmadan karar verilemez.[10]
Şerhli tebligata rağmen sanığın duruşmaya katılmaması
Yapılan şerhli davetiye tebliğine rağmen sanığın duruşmaya katılmamasını, kurumun uygulanmasını istemediği şeklinde değil, kurumun uygulanmasına itirazı olmadığı şeklinde yorumlamak gerekir.[11]
Sanıktan sorulmadan ek kararla hüküm kurulamaması
Sanıktan HAGB uygulanmasını kabul edip etmediği sorulmadan, ek kararla hüküm kurulması bozmayı gerektirir.[12]
İtirazı olmayan sanığın durumu
İtirazı olmayan sanık hakkında HAGB’na karar verilmesine karşın; itiraz merciince “sanığa CMK.nın 231. maddesini kabul edip etmediğinin sorulmadığı” şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile HAGB kararının kaldırılması hukuka aykırıdır.[13]
(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
----------------------------------
[1]İnce, Asuman., 2012. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılma-sı.Yüksek Lisans Tezi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı, s.44.
[2] Kumbasar, Enver., 2012. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara: Seçkin Yayınları, s.166.
[3] Kaya, Emir, İnsan Hakları Açısından Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, 2013/ 3 Ankara Barosu Dergisi, ss. 409-436, s. 415-416.
[4]Taner, Fahri G. “Hükmün Açıklanmasının Ertelenmesinin (Geri Bırakılmasının) Hukuki Niteliği ve Ertelemeyi Kabul Edip Etmediğinin Sanığa Duruşma Devresinin Sona Ermesinden Önce Sorulmasının Hukuka Aykırılığı Üzerine” Ankara Barosu Dergisi. 4( 2011): 287-298.
[5]Taner, F. G. (2011). Hükmün açıklanmasının ertelenmesinin geri bırakılmasının hukuki niteliği ve ertelemeyi kabul edip etmediğinin sanığa duruşma devresinin sona ermesinden önce sorulmasının hukuka aykırılığı üzerine. Ankara Barosu, Ankara Barosu Dergisi, 69 (4), s.296.
URL
YORUMLAR