Prof. Dr. Ersan ŞEN - Milletvekilliğinin Düşmesinde Kim Haklı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından 04.06.2020 günü kesinleşmiş mahkumiyet kararları TBMM Genel Kurulu’na bildirilmesi ile milletvekillikleri düşen üç milletvekilinin hukuki durumu ve bunun siyasi sonuçları hakkında tartışmaların devam ettiği görülmektedir. Siyasi ortamın zaten gergin olduğu, iktisadi ve sosyal açıdan zor günlerden geçilen bir zamanda bu gelişmenin endişe ile karşılandığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının Anayasanın 83. maddesini dikkate alarak, 2018 yılının sonu ile 2020 yılının başlarında Meclis Başkanlığına ulaşan kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin Meclis Genel Kuruluna okunmasını ertelediği, esasında bu işi dönem sonuna bıraktığı, ağır cezalık suçüstü halinin olmaması ve soruşturmasına seçimden önce başlanılması kaydıyla Anayasanın 14. maddesine giren bir suçun olmadığı gerekçelerinin de gözönünde bulundurulmuş olabileceği, tüm bu nedenlerle üç milletvekilinin vekilliklerinin düşürülmemesinin daha uygun olacağı ifade edilmiştir.
Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Şöyle ki;
1- Makable şamil, yani geçmişe etkili uygulanması sebebiyle Anayasa ile hukukun evrensel ilke ve esaslarına açıkça aykırı olan Anayasanın geçici 20. maddesi, 6718 sayılı Anayasa değişikliğine dair Kanunun 1. maddesi ile Anayasa eklendi. Bu hüküm, geçici ve özel nitelikli olması sebebiyle Anayasanın konu ile ilgili 83. maddesine göre öncelikli uygulanmak zorundadır. Geçici 20. maddenin uygulanıp sonuçları tümü ile tamamlandıktan sonra esas hükümler uygulama alanı bulur. Nitekim bu fikrimi, 03.08.2018 tarihli 'Ersan Şen, AYM’nin Enis Berberoğlu kararını yorumladı' başlığı ile www.hukukihaber.net sitesine verdiğim röportajda açıklamıştım.
2- TBMM tarafından Anayasaya eklenen Geçici 20. maddenin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gidilmemiştir. Anayasa değişikliklerine karşı sadece şekil bakımından ve 10 gün içinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabileceği, bu başvurunun da soyut norm denetimi biçiminde olup sonradan Anayasa değişikliği hakkında somut norm denetimi de yapılamayacağından, hiçbir şekilde Anayasa Geçici m.20’nin Anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptali mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesi’ne gidilebilse idi, Yüksek Mahkeme şekil denetimine “demokratik hukuk devleti” ilkesine aykırı olup olmamayı da dahil etmek suretiyle Geçici m.20’nin Anayasaya aykırılığı iddiasını inceleyebilirdi, ancak Cumhuriyet Halk Partisi de Anayasa değişikliğine destek verdiğinden, bu hukukilik denetimi yolu kullanılamadı.
3- Genel hükümlere göre, hem özel ve hem de geçici olması itibariyle öncelikle uygulanan Geçici 20. maddenin 1. fıkrasının son kısmı net bir ibareye yer vermiştir. Esasen bu kelimeler, vekillikleri düşen[1] üç milletvekili ile ilgili tüm tartışmayı ortadan kaldırmaktadır. Hükümde; “…bu dosyalar bakımından, Anayasanın 83. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi hükmü uygulanmaz.” denilerek, 20.05.2016 tarihi itibariyle dosyaları Meclise intikal eden milletvekilleri hakkında, bu dosyalar yönünden Anayasa m.83/2. fıkranın 1. cümlesinde yer alan, “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.” ifadesi ile düzenlenen yasama dokunulmazlığının, bu dosyalar tamamlanıp kesinleşinceye kadar uygulanmayacağı açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir. Dikkat edilecek olursa; Geçici m.20’nin 1. fıkrasının son kısmı, Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihle sınırlı ve o yasama dönemi için dokunulmazlığın kaldırıldığına, hatta sadece yasama dokunulmazlığının kaldırıldığına dair bir ibareye yer vermeyip, Anayasanın 83. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanmayacağını vurgulamıştır. Bu durumda; dosyası Geçici m.20’nin kapsamına girip de yeniden seçilen milletvekilinin yasama dokunulmazlığı olmayacaktır.
4- Yasama dokunulmazlığının konu ile ilgili Anayasa ve TBMM İçtüzüğü hükümleri; Anayasa m.83/3-4, 84/2, Geçici m.20 ve İçtüzük m.136/2 olarak gözükmektedir.
Geçici m.20 kapsamına giren bir milletvekili dosyası hakkında Anayasa m.83/2’nin 1. cümlesi uygulanamayacaksa da, Geçici m.20’de bir engel bulunmadığından, m.83/3-4’ün tatbikine devam edileceği, bu nedenle cezanın infazının ve dolayısıyla vekilliğin düşmesinin üyelik sıfatının sona ermesine bırakılması veya tekrar seçilen milletvekili hakkında henüz kesinleşmeyip soruşturması veya kovuşturması devam eden dosyalar bakımından meclisin yeniden o milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırması gerektiği ileri sürülebilir. Bu düşünceye katılmak mümkün değildir. Anayasa m.83/3’de yer alan bir ceza hükmünün yerine getirilmesinin üyelik sıfatının son bulmasına bırakılması, Anayasa m.76/2’de yer alan milletvekili seçilme yeterliliğini engelleyen cezalar dışında kalan cezaları kapsar ve bu hüküm, “Milletvekilliğinin düşmesi” başlıklı Anayasa m.84/2’de yer alan özel düzenlemenin önüne geçemez.
Anayasa m.83/4’de öngörülen; “Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.” hükmü, Geçici m.20 kapsamına giren dosya yönünden milletvekilinin yasama dokunulmazlığı Meclis tarafından kaldırılmadığından, vekilin dokunulmazlığı ile ilgili tasarrufa Karma Komisyon ile Meclis Genel Kurulu müdahil olmadığından ve her bir dosya bireysel ele alınıp, vekillere savunma hakkı tanınmadığından, nev’i şahsına münhasır bir düzenleme olarak Geçici m.20 bu konuda geçici ve özel olması itibariyle öncelikli uygulanacağından, soruşturması ve kovuşturması devam ederken tekrar seçilen milletvekilinin yasama dokunulmazlığının Meclis tarafından yeniden kaldırılmasına gerek olmayıp, Geçici m.20’nin 1. fıkrasının son kısmı sebebiyle dosyalar tamamlanıncaya kadar yasama dokunulmazlığı bulunmayacağından, Geçici m.20 kapsamına dosyası giren bir milletvekilinin yasama dokunulmazlığından faydalanabilmesi mümkün değildir.
5- Mevcut durumda; Geçici m.20 kapsamına giren dosyalar yönünden yeniden seçilmekle dahi yasama dokunulmazlığı tatbik edilemeyeceğinden, bu dosyalarla ilgili yargılamalar tamamlanmalı, mahkumiyet kararı verilenlerin hükümleri gecikmeksizin Meclis Başkanlığına iletilmeli ve yine Meclis Başkanlığı da gecikmeye mahal vermeksizin kesin hükümleri Genel Kurula bildirmeli, bu konuda Anayasa m.84/2’de bir tereddüt olsa da, İçtüzük m.136/2’ye göre milletvekilliğine seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giymekle sınırlı olarak, milletvekili hakkında kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurulun bilgisine sunulduğu anda milletvekilinin üyelik sıfatı son bulmalıdır. Bu son bulma; Genel Kurula kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün bildirilmesi ile derhal gerçekleşir, bunun için Meclis Genel Kurulunda karar alınmasına ihtiyaç olmadığı gibi, vekilliğin mahkumiyet kararı nedeniyle düşmesine karşı Anayasa m.85 uyarınca Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yolu da kapalıdır. Belirtmeliyiz ki; Anayasa m.84/2 her ne kadar “kesin hüküm giyme” ibaresine yer vererek, mahkumiyet hükümleri arasında Anayasa m.76/2 yönünden bir sınırlamaya gitmese de, işin doğası ve bu konuyu açıklık getiren İçtüzük m.136/2 gereğince milletvekili seçilme yeterliliğini engelleyen mahkumiyet hükmünün üyeliğin düşmesine yol açacağı izahtan varestedir. Ortada kesinleşmiş bir yargı kararı olduğunda, Anayasa m.138/4 gereğince yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi engellenemez. Somut olayda, yargı kararının infazının sonraya bırakılmasına sebep olabilecek bir dokunulmazlık hali veya başka hukuki engel bulunmamaktadır.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.
URL
YORUMLAR