SANIĞIN YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU TUTULMASI
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yargılama giderleri başlıklı 324. maddesinin birinci fıkrasında, yargılama giderleri kavramı; harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla devlet hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler şeklinde tanımlanmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 325. Maddesinin birinci fıkrasında ise, cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi halinde, bütün yargılama giderlerinin sanığa yükleneceği hükmü yer almaktadır.
Başka bir söylemle; 5271 sayıl Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 325. Maddesinin birinci fıkrasında, sanığın cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi halinde, bütün yargılama giderlerinin sanığa yüklenmesi gerektiğine işaret edilmektedir.
Yargılama giderinin haksız çıkan tarafından ödenmesi ilkesi gözetilerek sanığa yükletilmesi, ceza yargılamasının mahkûmiyet veya buna eş bir hükümle sonuçlanmış olmasına bağlı tutulmuştur.
HAGB ve Erteleme kararları
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanabilecektir. (CMK md. 325/2)[1]
Diğer bir deyişle, sanık hakkında HAGB kararı verilmesi veya cezanın ertelenmesi halinde de, bütün yargılama giderlerinin sanığa yüklenmesi mümkündür.
Sanığın ceza veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi, hükmün geri bırakılması, cezanın veya davanın ertelenmesine karar verilmesi hallerinde, 5271 sayıl Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 324. maddesinin 5. bendinde yer alan tercüman giderleri istisna olmak üzere tüm yargılama giderleri hükümlüye yükletilir. Ancak kamu davasının gerekli kılmadığı veya yanlışlıkla yapılan işlemlerin giderlerinden hükümlünün sorumlu tutulmaması gerekmektedir.
Araştırma sonucunun sanık lehine ortaya çıkmış olması
Yargılamanın değişik aşamalarında yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacaktır. Bu durumda mahkemenin, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar vermesi gerekecektir. (CMK md. 325/3)
Öte yandan, yargılama evrelerinde yapılan ve ödemelere neden olan araştırma ve işlemler sanık lehine sonuçlar ortaya çıkarmış, hakim bu giderlerin sanığa yükletilmesinin hak ve adalete uygun olmayacağı kanısına ulaşmış ise kısmen veya tümüyle Devlet Hazinesine yükletilmesine karar verebilir.
Sanığın savunmalarının doğruluğunu desteklemesi, eylemin niteliğinde daha az cezayı gerektiren değişikliği veya yasal hafifletici nedenlerin belirlenmesini sağlaması, araştırma ve işlemlerin lehe sonuç ortaya çıkarmasına örnek olarak gösterilebilir.
Tüm bunların sonucunda sanığa verilen ceza ile yapılan gider arasında aleyhe aşırı ve adalet duygusuna aykırı ölçüsüzlük doğabilir. İşte hakim bu durumları objektif ölçülerle ve gerekçesini de göstererek takdir hakkını, yargılama giderlerinin bir kısmı veya tamamını Devlet Hazinesine yüklemek biçiminde kullanabilecektir.
Hüküm kesinleşmeden sanığın ölmesi
Hüküm kesinleşmeden sanık ölürse, mirasçılar giderleri ödemekle yükümlü tutulmazlar. (CMK md. 325/4)
Hüküm kesinleşmeden yerine getirilmesi olanağı bulunmadığından, kesinleşmeden önce hükümlünün ölmesi durumunda mirasçıları yargılama giderlerini ödemekle yükümlü tutulmazlar.
Sanığın iki suçtan yargılaması halinde vekâlet ücreti
Aynı davada yargılandığı bir suçtan beraat eden, diğer suçtan ise mahkûm olan sanık hakkında, müdafii tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün değildir.[2]
Bu nedenle, beraat ettiği suç açısından vekâlet ücretine hükmedilmesine gerek olmadığının anlaşılması halinde, örneğin beraat kararı verilen konut dokunulmazlığının ihlali suçu bakımından sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik olmayacaktır.[3]
Diğer bir deyişle, aynı davada yargılandığı bir suçtan beraat ederken diğer suçtan mahkûm olan sanık hakkında, avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından beraat ettiği suç açısından vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru bir uygulama olacaktır.[4]
Güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi halinde yargılama giderlerinin durumu
Şayet sanık hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilmiş ise, sanığın yargılama giderlerinden yükümlü tutulması mümkündür.
Örneğin; hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 32/1 ve 57/1. maddeleri uyarınca hakkında güvenlik tedbirine hükmolunan sanığın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 325. maddesi gereğince yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekecektir.[5]
Sanık hakkında aynı olay nedeniyle ikinci kez dava açılması hali
İkinci kez dava açılması halinde,[6] sanığa müdafii ücreti verileceği açıkça düzenlenmemiştir. Bu durumda sanıktan kaynaklanan bir kusur veya kast olmaması hali göz önünde bulundurulmalıdır. Şayet sanık, açılmaması gereken davanın açılması ve sanığın avukat tutma mecburiyetinin doğması nedeniyle, sanık yararına vekâlet ücretine hükmolunmaması hakkaniyete uygun olmayacaktır.[7]
Talebi üzerine müştekiye baro tarafından tayin edilen vekile ödenen vekâlet ücreti
Örneğin; katılan mağdureye yaşı sebebiyle ve talebi üzerine babası müştekiye baro tarafından tayin edilen vekile ödenen vekâlet ücretinin yargılamanın yürütülmesi amacı ile yapılan bir harcama ve ödeme olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve 5271 sayılı Kanun ile 5320 sayılı Kanunlarda da mağdur ve katılan için tayin edilen vekile ödenecek olan vekâlet ücretinin meccani olacağı veya sadece devlet hazinesinden karşılanacağı veya sanık ya da bir başkasına yüklenemeyeceğine dair bir hüküm de bulunmaması karşısında, bu harcama ve ödemenin yargılama gideri olarak sanığa yükletilmesine karar verilebilecektir.[8]
--------------------------------
[1](Değişik fıkra: 06.12.2006 - 5560 S.K/Madde 27); 06.12.2006 kabul tarihli, 19.12.2006 tarih ve 26381 sayılı R.G.de yayımlanan 5560 sayılı Kanunun 27. maddesi ile değiştirilen 2. fıkra: (2) Cezanın ertelenmesi halinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
URL
YORUMLAR